Laf dinlemeyen çocuğa nasıl yaklaşılmalı?
Çocuğuna laf dinletemeyen, defalarca aynı şeyi söylemesine rağmen istediği sonucu alamayan ebeveynler için Çocuk Gelişim Uzmanı ve Uzman Psikolog Hatice Kübra Tongar’dan önemli öneriler! Tongar, ebeveynlerin sıkça yaşadığı bu sorunun nedenlerini ve etkili iletişim yollarını anlattı.
Tongar çoğu ebeveynin yaşadığı bu sorunla alakalı 3 önemli husustan şöyle bahsetti;
1- YAPMASI GEREKEN ŞEYİ SÖYLEYİN
Birincisi, çocuğumuzun sözümüzü dinleyebilmesi için ona yapmaması gerekeni değil, yapması gerekeni söylememiz lazım. Farkında mısınız, çocuklara hep ne söylüyoruz? “Kardeşine vurma, o oyuncağı oraya atma, gitme, onu öyle tutma, bunu böyle yeme.” Yani olmaması gerekeni söylüyoruz. Peki, çocuk ne yapacak? Yapması gereken şey ne?
Özellikle küçük yaştaki çocuklar yalnızca basit ve net cümleleri anlayabilir. Kısa ve net komutlarla sözümüze itaat edebilirler. O yüzden, bir çocuğun bizi dinlemesini istiyorsak, örneğin kardeşine vurma örneğinden yola çıkalım.
Kardeşine vuran bir çocuğu durdurmak ve doğru yöne yönlendirmek istiyorsak, “Vurma” kelimesinin arkasına ne yapması gerektiğini belirten açık ve net bir ifade eklememiz lazım. Çocuğa ne diyeceğiz ki vurmayı durdursun?
“Sen çok öfkelenmişsin, yastığa vurabilirsin.”
Bu, hem çocuğumuza doğru davranış kalıbını öğreten bir yönerge verecek hem de yaptığı yanlışın alternatifini sunarak esnek bir düşünme yapısına katkıda bulunacak.
Bu, hayat içinde o kadar kıymetli bir şey ki… Pek çoğumuz bazen olayların sadece belirli bir şekilde işlediğini düşünürüz, fakat hayat öyle akmaz. Her zaman alternatifler vardır. Esnek düşünebilme becerisi bizi aslında çok daha başarılı hale getirir. Bu yüzden, çocuklara verdiğimiz bu alternatifli cümleler—”Şunu yap”, “İstersen şöyle yap” gibi ifadeler—çocuk için hem net bir komut olur hem de ona esnek düşünme becerisi kazandırır.
Örneğin, çocuğunuz televizyon kumandasını sağa sola atıyor ve kumanda kırılacak. Atmaması gerektiğini nasıl söyleyeceğiz?
Yanına gidip, kumandayı alıp şöyle diyebiliriz: “Oyuncak kumandayı atabilirsin.”
Yani, çocuğumuza ne yapması gerektiğini söylemeliyiz.
2- NET İFADELER KULLANIN
Ebeveyn cümlelerinin çoğu soyut ifadeler içerir. Örneğin, “Uslu ol”, “Düzenli bir çocuk ol”, “Odanı düzenle”, “İyi bir çocuk ol” gibi cümleler, çocuğa ne yapması gerektiğini net bir şekilde anlatmaz çünkü bunlar soyut ifadelerdir.
Örneğin, ben “uslu çocuk” derken neyi kastediyorum?
Eskiden bize de “çiçek çocuk ol” denirdi, değil mi? Bunlar yetişkin tanımlarıdır ve yetişkinler için bir anlam ifade eder, ancak çocuk için anlamı belirsizdir.
Peki, “Uslu ol” derken neyi kastettik? “İyi çocuk ol” derken neyi kastettik? “Odanı topla” derken neyi kastettik?
Benim kafamda bir yetişkin olarak, “Odanı topla” dediğimde, çocuğun şunları yapmasını bekliyor olabilirim:
Yerdeki kitapları kütüphanene kaldırmak, yatağını düzeltmek, kıyafetlerini katlamak ve yerine koymak, çalışma masasının tozunu almak, odanın yerini süpürmek.
Ancak, çocuk ne anladı? Belki de sadece kıyafetleri yatağın üzerine koydu ve kendince odayı topladı.
İkimizin “odayı toplamak”tan anladığı şey farklı olabilir. Bu yüzden, çocuğumuzun bizim beklentimize uyum sağlayabilmesi için ona tam olarak ne yapmasını beklediğimizi söylememiz gerekiyor.
Örneğin: “Yavrucuğum, şu an odana gitmeni istiyorum. Odan çok dağılmış, yatağın açık duruyor. Lütfen yatağını düzelt, kitaplarını al ve çalışma masanın üzerine diz. Yerdeki oyuncaklarını da oyuncak sepetinin içine koy.”
Bakın, ne kadar açık bir yönerge!
Soyut değil, somut ifadeler kullandık.
Başka bir örnek: Misafirliğe gitmeden önce anne-baba çocuğa tembihte bulunuyor: “Bak, uslu duracaksın, iyi çocuk olacaksın, yoksa bozuşuruz!”
Çocuk misafirliğe gidiyor ve ev sahibinin çocuğu ile oynarken zıplıyor, koşuyor.
Sonra ebeveyn çocuğunun kulağını çekiyor: “Ben sana uslu dur demedim mi?”
Çocuk şokta! Çünkü kendi dünyasında zaten uslu. Oysa ebeveyn, “uslu dur” derken ne kastetti?
İşte, bu yüzden somut yönergeler vermeliyiz:
“Yavrucuğum, misafirliğe gittiğimizde izin almadan bir yeri kurcalamak yok. İzin almadan hiçbir eşyayı almak yok. Bir şeyi kırmak ya da zarar vermek yok. Akşam olduğu için çok yüksek sesle bağırmak yok, çünkü komşular rahatsız olabilir.”
Bakın, ne kadar açık yönergeler!
İşte, yönergelerimizi böyle somutlaştırırsak, çocuğumuzun sözümüze uyma ihtimalini artırmış oluruz.
3- TENKİT DEĞİL, TEBRİK ET
Çocuğumuzun sözümüzü dinlemesini sağlamanın üçüncü en önemli noktası: Tenkit değil, tebrik etmek!
Çocuk bir şeyler yapmaya çalışıyor, gayret ediyor, ama biz hemen eksiklerine odaklanıyoruz.
Şunu unutmayalım: Yaşı kaç olursa olsun, hiçbir insan eleştirilerek daha iyisini yapamaz!
Örneğin, diyelim ki diyete başladınız. Üç gün boyunca çok iyi gidiyorsunuz.
Dördüncü gün dayanamadınız ve tatlı yediniz.
Eşiniz size şöyle dese: “Ay, bir şeyi de beceremiyorsun! Bak, üç gün gittin, dördüncü gün tekeri patlattın. Sen bu işi beceremeyeceksin!”
Böyle bir tepki sizi motive eder mi? Yoksa moralinizi mi bozar?
Peki, eşiniz şöyle dese? “Canım, üç gün çok iyi götürdün! Boş ver, şifa olsun. Bu da dördüncü günün hakkı olsun. Yarın yine devam edersin.”
İşte, bu teşvik edici bir cümle!
Aynı şey çocuğumuz için de geçerli. O yüzden, çocuğumuz bizim söylediğimiz bir şeye uyduğunda, onu takdir etmeliyiz.
“Teşekkür ederim, sözümü dikkate aldığın için!” “Odan ne kadar güzel olmuş!” “Yatağını toplamışsın, harika!” “Sen gerçekten düzenli ve temiz bir çocuksun!”
Bu tür olumlu cümleler, çocuğun sözümüzü dinleme ve devam ettirme motivasyonunu artıracaktır.